İçeriğe geç

Hikaye kaçıncı ağızdan yazılır ?

Hikaye Kaçıncı Ağızdan Yazılır?

Şimdi, bir gün bir arkadaşım bana şöyle dedi:

– “Abi, hikaye kaçıncı ağızdan yazılır?”

Bu soru karşısında bir an durakladım. Hani bildiğiniz gibi ben İzmirli bir gencim, espri yapmayı seviyorum, ama aynı zamanda her şeyi aşırı derinlemesine düşünüp, içsel monologlar yaparak gereksiz stres yaratmayı da ihmal etmiyorum. Hemen kafamda bir dizi düşünce başladı. “Hikaye kaçıncı ağızdan yazılır?”

Sonra dedim ki: “Bir dakika, sen ne demek istiyorsun aslında?”

O an fark ettim ki, o kadar derin bir soru sormamıştı aslında. Ama ben, her zamanki gibi, bu basit soruyu nasıl karmaşıklaştırabilirim diye düşünmeye başlamıştım. Peki, gerçekten hikaye kaçıncı ağızdan yazılır?

1. Tekil, Çoğul ve Olayların İçsel Dansı

Yani, aslında o kadar çok seçenek var ki! Bir bakıma hikaye, neredeyse her şeyin içinde barındığı bir iç içe geçmiş hikaye örgüsüdür. Şimdi, bazen bir hikaye “ilk ağızdan” yazılır, değil mi? “Ben şunu yaptım, ben bunu düşündüm, ben burada şuradaydım” falan diye başlarsınız. Öyle bir başlangıç yapıyorsunuz ki, herkes hemen “ah, ben bu hikayenin kahramanını tanıdım” diyerek okur. Hatta bazıları, bu tür hikayeleri okurken kendilerini kahramanın yerine koyup bir anlamda onunla empati kurarlar.

Bir gün şöyle oldu mesela:

– “Bu yazıyı ilk ağızdan yazmak istiyorum. Hem daha samimi olur, değil mi?” dedim.

– “Tabii canım,” dediler, ama gözleriyle “Bu nasıl samimiyet?” diyordu.

İçimden düşündüm: “Ben mi yanlış düşünüyorum? Gerçekten bu kadar önemli mi?”

Ama sonra şunu fark ettim: Bazen ilk ağızdan yazmak, kendini daha da kaybetmene neden olabilir. Bir karakterin iç dünyasına o kadar yoğun bir şekilde girersin ki, yazarken resmen kafayı yersin. Şöyle bir bakınca o “ben” ile bütünleşiyorsun, tüm dünyayı o kişinin gözünden görüyorsun. Ama bazen bu da fazla derinleşebilir ve okur kendini kaybedebilir. Neyse, yazarken tedirgin olma durumu var yani. Sanki ben değilmişim gibi hissediyorum.

2. İkinci Ağız mı? Ne Alaka?

Hadi, ikinci ağızdan yazmayı deneyelim dedik. Sadece birinci tekil değil de bir de ikinci tekil var, değil mi? “Sen şunu yaptın, sen böyle hissettin.” Gerçekten denedim, çok garip bir şey. Sanki her şey sana söyleniyor, ama sanki sana hiç anlatılmıyormuş gibi hissediyorsun. Sanki biri sana hikaye anlatıyor ama bir anda sana bir şeyler söylüyormuş gibi. Yani, ne kadar absürd değil mi? Kendi başıma şöyle bir şey oldu mesela:

– “Hadi ya, 2. ağızla bir şey yazayım,” dedim.

– “Ama neden?” diye soran olursa ne diyeceğim?

İçimden geçirdim: “İşte düşündüğüm gibi, her şey bir tuhaflaştı.”

Bunu yaparken ister istemez her şey biraz komik olabiliyor. Kendimi yabancı birine hikâye anlatıyormuş gibi hissettim. “Sen buna güleceksin,” derken, nedense gülemiyordum. Yani evet, tuhaf bir denemeydi.

3. Üçüncü Ağız: Bütün Olayları “O”nu Bilerek Okumak

Hikaye kaçıncı ağızdan yazılır? Gelin şimdi bir de üçüncü ağızdan yazalım, o ne diyor. Bunu bir deneyeyim dedim, çünkü sonuçta olayları tam bir gözlemci gibi anlatmak lazım. Üçüncü tekil ağız, daha çok anlatıcı konumundadır. “O yaptı, o düşündü, o şunu hissetti” gibi. Her şeyi dışarıdan gözlemliyormuş gibi yazıyorsun. Gerçekten, bu kadar dışarıdan bakınca bazen çok daha rahat oluyorsun.

Mesela, arkadaşım Mert’le bir gün kumsalda gezerken şöyle bir şey oldu:

– “Ben bu deniz suyuna girmem,” dedi Mert, gözlükleriyle tam bir sahil insanı modunda.

– “Bence gir, seni bekliyorum,” dedim.

– “Hayır,” dedi, “benim gibi sahil insanı olmayan birini denizle buluşturma!”

Ve işte o anda ben o kadar dışarıdan baktım ki olaylara, sanki biri bana anlatıyor gibiydim. Hikaye üçüncü ağızdan yazıldığında, sanki her şey belirginleşiyor. Okur, kahramanın ne düşündüğünü, ne hissettiğini değil, sadece dışarıdan olup biteni görebiliyor.

4. Sonuç Olarak… Ne Anlamda?

Peki, hikaye kaçıncı ağızdan yazılır? Aslında yazılabilir. Çünkü sonuçta, biz yazarlar birer gözlemciyiz. Dördüncü ağız gibi yeni bir şey de olabilir belki, kim bilir? Ama en sonunda tek bir şey var: Herhangi bir ağızdan yazsan da, önemli olan anlatmak istediğin şeydir. Anlatmak istediğin şeyin derinliği, ruhu, hissiyatı birinci ağızdan da, üçüncü ağızdan da anlaşılabilir.

Eğer bir hikayeyi başkalarına anlatmak istiyorsan, hangi ağızdan yazarsan yaz, yüreğini koyarak anlatman önemli. Aksi takdirde yazının içi sadece kelimelerle dolu olur, hiçbir şey anlatmaz.

Her şeyin ağızdan değil, duygulardan geçtiğini unutma!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu
Sitemap
https://hiltonbet-giris.com/betexper indirelexbetgiris.org